Balık tutuyor ama satamıyorlar
İspanya bandıralı M/V Ulla gemisi, taşıdığı 2 bin 200 ton toksik atıkla İskenderun Körfezi’nde battı. Aradan 10 yıl geçti ancak bölgedeki balıkçılar hâlâ balıklarını satamamaktan şikayetçi. İspanya ile hukuk mücadelesi de sürüyor. Balıkçılarla verdikleri hukuk mücadelesini ve yaşadıkları sorunları konuştum. İlginç şeyler öğrendim.
Tamamı Al Jazeera’de yayınlanan haberim şöyle:
İskenderun Körfezi’ndeki balıkçılar 6 Eylül 2004 tarihini unutamıyor. Çünkü o gün körfezde batan M/V Ulla adlı gemi bölgedeki balıkçıların hayatlarını değiştirdi. Gemi, 2 bin 200 ton toksik atığıyla hâlâ İskenderun Körfezi’nin derinliklerinde gömülü. Onlarca balıkçı işini bıraktı, yüzlercesi de mağdur oldu.
Gemi, toksik atıklarıyla körfezi kirletmeye devam ediyor ve balıkçılar 10 yıldır tuttukları balıkları satamıyor. İspanya hükümeti, Çevre ve Orman Bakanlığı ile geminin sahibi şirkete karşı başlattıkları hukuk mücadelesiyse 10 yıldır sürüyor.
“Gemi göz göre göre battı”
M/V Ulla gemisi İskenderun Limanı’na 25 Şubat 2000 tarihinde girdi. Türkiye geminin kimyasal atık taşıdığını Greenpeace’in eylemiyle duydu. ODTÜ tarafından yapılan analizde de atığın Türk yasalarına göre ülkeye girmesi yasak olan “Kromuyum VI” olduğu ortaya çıktı. Çevre Bakanlığı da gemiyi mühürledi. Türkiye’nin de taraf olduğu Basel Sözleşmesi’ne göre atığın İspanya’ya gönderilmesi kararlaştırıldı. Ancak geninin limanda beklediği dört yıl yedi aylık süreçte hiçbir işlem yapılamadı. Ardından da gemi battı.
Payas balıkçıları, M/V Ulla gemisinin neden onca yıl körfezde bekletildiğini anlamadıklarını söylüyor. Balıkçılardan Akın Çağabey “Bu gemi böylesine doğaya zararlı bir yükle neden burada kaldı? Böyle olaylar neden Avrupa’da olmuyor da hep Türkiye gibi ülkelerde oluyor?” diye soruyor ve geminin bilinçli olarak batırılmış olabileceğini belirtiyor. Payas’ta avlanan diğer balıkçılar da Çağabey’i destekliyor.
Gemi batmadan önce, 11 Mart 2004 tarihinde tutulan resmi tutanaklar da geminin batışının öngörülebilir olduğunu ortaya çıkartıyor. Tutanakta, gemi borda ve güverte kaplamalarının aşırı derecede çürüdüğü, su üzerinden görülen karina kaplamalarının aşırı çürüme yanında kalın midye ve yosunla kaplandığı belirtiliyor. Ayrıca makine dairesine inilerek sintinede yapılan iskandilde yaklaşık 1,5 metre su birikintisi olduğu tespit ediliyor. Bu tutanaktan altı ay sonra da Ulla göz göre göre sulara gömülüyor.
“Kimse balığımıza rağbet etmiyor”
M/V Ulla’nın sulara gömülmesinin ardından balıkçılar için zor günler başlıyor. Yetkililer halkı gemi batığına yakın bölgede denize girmemeleri, balıkçılık faaliyetlerine son vermeleri için uyarıyor. Balıkçı Fatih Yılmaz, M/V Ulla’nın batmasının ve açıklamaların ardından balık satışlarında ciddi düşüş yaşandığından yakınıyor, “Bu olay yaşandıktan ve basına yansıdıktan sonra kimse balığımıza rağbet etmedi. Maalesef bugün bile balığı tutuyor, istediğimiz gibi satamıyoruz. Payas balıkçıları olarak ekmeğimizden olduk” diyor. Yılmaz birçok balıkçının bu nedenle işi bırakmak zorunda kaldığını belirtiyor.
Balıkçılar olayın ardından açıklama yapan, dönemin Çevre ve Orman Bakanı Osman Pepe’nin geminin yakın çevresinde balık tutulmaması ve denize girilmemesi yönündeki uyarısının balık satışlarında çok etkili olduğunu söylüyor.
Balıkçılardan Hamdi Ömercioğlu, “Madem bu kadar tehlikeli neden on yıldır bu atık denizde duruyor?” diye soruyor ve Çevre ve Orman Bakanlığı’nın atığı denizden çıkartmasını istiyor.
“Geminin içerisindeki toksik atık denizden çıkartılmalı”
Uzmanlar deniz suyunun normal değerlere döndüğünü ancak Ulla’nın toksik yükünün denizde kalmasının her zaman için tehlike yaratabileceği görüşünde. Gemi battıktan hemen sonra Çevre ve Orman Bakanlığı’ndan da bu görüşü destekler nitelikte açıklamalar yapılıyor. Dönemin bakanı Osman Pepe, toksik atığın bir an önce çıkartılması gerektiğini ve bunun için çalıştıklarını söylüyor.
O dönemde Mustafa Kemal Paşa Üniversitesi öğretim üyesi olan Prof. Dr. İhsan Akyurt da basına şu açıklamayı yapıyor:
”Gemi suyun altında kaldığı sürece, o atık çökecek ve devamlı şekilde bir kirlilik kaynağı olacak. Geminin bir şekilde çıkarılması ya da geminin içindeki o atığın bir kompresörle veya başka bir teknikle mutlaka alınması gerekir. Gemi kalsa da içinin mutlaka boşaltılması lazım. Yük çıkartılırsa geminin orada kalmasında sakınca olmaz.”
Balıkçılar “adil yargılama” isteyecek
Payas balıkçıları mağduriyetlerinin giderilmesi için yaklaşık 10 yıldır hukuk mücadelesi de veriyor. 143 balıkçı bir araya gelerek, 2006 yılında İspanya hükümeti, Çevre ve Orman Bakanlığı ile ilgili şirketler aleyhine tazminat davası açtı.
Balıkçıların gönüllü avukatlığını yapan Adana Barosu Çevre Komisyonu Başkanı Avukat İsmail Atal, aradan geçen yıllara rağmen davada istedikleri aşamaya gelemediklerini söylüyor. Atal “Sorumlulara tazminat davası açtık. Ancak mahkeme 2006’dan bu yana davanın esasına giremedi. Zira Adalaet Bakanlığı her nedense İspanya devletine tebligat yapamıyor. Sekiz yıldır tebligat yapılamadı” diyor. Atal adil yargılama için 143 balıkçı adına Anayasa Mahkemesi’ne bireysel başvuruda bulunacaklarını söylüyor.
Payaslı balıkçılar ise davanın bu kadar uzamasından yakınıyor. Fatih Yılmaz’ın sorusu net:
“Davayı birlikte açtığımız arkadaşlarımızdan bazılarını kaybettik. Karar verilmesi için hepimizin ölmesini mi bekliyorlar?”
Haberin ilk yayınlandığı kaynak ve tamamı için: http://www.aljazeera.com.tr/al-jazeera-ozel/balik-tutuyor-ama-satamiyorlar
- Merhaba, ben Okan! - 12/11/2020
- “Dijital Pazarlama ve Sosyal Medya” kitabım yayınlandı - 06/05/2020
- İletişim odaklı yayınevi: Medya Akademi Yayınları - 03/02/2020