Kralın çocuğu olmak ya da olmamak

Son günlerde tekrar felsefe okumaya başladım. Pek çoğu birbirine benzeyen, yüzeysel ve hatta bir bölümü aptalca sosyal medya kitaplarını tamamladıktan sonra felsefeye geçmek iyi oldu. Max Stirner üzerine akademik bir tez hazırlayan dostum Tuğrul Sarıkaya’nın önerisiyle, Türkiye’de pek olmasa da dünyada oldukça ünlü olan düşünürün “Biricik ve Mülkiyeti” kitabını aldım, okuyorum…

Kitap ve Tuğrul ile telefonda yaptığımız uzun değerlendirmeler henüz bitmedi. Ancak okuduğum ve anlayabildiğim kadarıyla Stirner’in görüş ve fikirlerini sizlerle de paylaşmak istedim.

Size Stirner’i tam olarak anlatacak değilim, yani henüz tam olarak anlayabilmiş değilim. Ancak düşünce hayatıma küçük de olsa ondan bazı parçalar kattım diyebilirim. Örneğin kral çocuğu ile tebaa arasındaki ilişkiyi, kabullenişi anlatışı hayata ve sosyolojiye farklı bir pencereden de bakmamı sağladı.

Stirner’e göre kralın çocuğunun tebaa üzerindeki hakimiyeti ona babadan geçmiş bi’şey değil. Aksine bu, kral çocuğunun kendi edimi:

Kralın çocuğunun diğer çocuklardan üstün bir konuma yerleşmesi, kendi edimidir ve böylece kendine bir imtiyaz sağlamış olur – diğer çocukların bu edimi haklı bulup kabul etmeleri de onların edimidir ve bu da onları tebaa olmaya layık kılar.

İlk başta bana da pek gerçekçi gelmedi ancak üzerine düşünmenizi öneririm. Düşününce Stirner’in çok da haksız olmadığını fark edeceğinizi umuyorum. Ayrıca bu durumu kral çocukları ile tebaa arasında da sınırlamayın, gündelik hayatımızda da bunu görmeye çabalayın. Buradan bir ders çıkartın.

Stirner insana biricik olduğunu ve kendisini inkar etmemesini vaaz ediyor. Şöyle diyor:

Eğer bir başkasının karşısında kendimden vazgeçersem, kendi irademde ısrar etmez, aşağıdan alır, teslim olursam yani tâbiiyet ve teslimiyete başvurursam, “Kendimi” inkar etmiş olurum.

Stirner “kendini inkar etme” diyor. Ancak bunun için körü körüne savaşmanızı da vaaz etmiyor. Mantık telkin ediyor:

Yolumun üzerindeki bir kayayı parçalayıp ortadan kaldırmaya yetecek kadar barutu sağlayana dek onun etrafından dolaşırım: Bir toplumun yasalarını yıkmak için yeterli güç toplayana dek sorun yaşamamak için, o yasaları kaçamak yollarla atlatmaya çalışırım, onlardan sakınırım.

Anlaycağınız şu sıralar bol bol Stirner okuyorum. Max Stirner Projesi‘nden de oldukça faydalandım. Oldukça farklı bakış açıları edindim diyebilirim. Size de okumanızı, Stirner’i anlamaya çalışmanızı öneririm.

Okan Yüksel
Takip edin!

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir