Zülfü Livaneli’nden Mutluluk

Bugün sizlerle paylaşmak istediğim film, Zülfü Livaneli‘nin aynı adlı romanından esinlenerek yapılan bir Abdullah Oğuz filmi: Mutluluk!

Bu satırlarda sizlerle paylaştığım tüm filmler gibi “Mutluluk“un da en önemli yanı insana, insanlığa, en önemlisi insanıma dair olması.. Film ailesi tarafından ölümüne karar verilmiş güzel bir kızla, Özgü Namal, başlıyor; yurdumun kirli sayılan oysaki tertemiz kızlarından sadece birisinin, Meryem’in öyküsü “Mutluluk”.

Meryem’in mutluluk yolunda attığı adımları, kuzenini vurması için görevlendirilen Cemal’in hayata karşı duruşunu ve profesör İrfan Kurudal’ı izliyoruz beyaz perdede..

Çok güzel sahneler yakalanmış, görüntü yönetiminden her kim sorumluysa mükemmel bir işçilik çıkartmış. En önemlisi Zülfü Livaneli mükemmel bir eser yaratmış, yurdumun gerçeklerini acı da olsa bütün çıplaklığıyla yansıtmış aynı adlı romanının satırlarına. Üç tarafı denizlerle bezenmiş yurdumun çokak topraklarında yetişen Meryem’lerimizin balık nedir bilmediklerini izliyoruz beyaz perdede, deniz nedir görmediklerini ve çok daha fazlasını…

Balık falan tefaarruat da şu töre nedir?! Bir babanın kızının ölümüne hüküm vermesi nedir, vicdan bu mudur?

Namus namus diye elini kana bulayan namusuzlardan yurdumun tertemiz Meryem’lerinin çektiği nedir?

İnsanımın elinden alınan hayatı, elinden alınan gözleri, kulakları, dillleri..

Meryem’in öldürüleceği günün gecesi sona ererken annesi ölüm yolculuğu için Meryem’e abdest aldırıyor. Meryem soruyor: Horozlar niye ötmüyor? Annesi şaşırıyor, Meryem’in ne dediğini anlamıyor. Meryem tekrarlıyor: Horozlar ötmüyor artık… Annesi cevap veriyor: Horozlar hep öter yavrum, kimi duyar kimi duymaz…

Meryem tüm masumiyetiyle: Ben artık duymuyorum demek, diyebiliyor. Annesi kızını ölüme yolcu etmenin tüm kederiyle: Sabah olmasını istemiyorsun da ondan… diyebiliyor.

Medeniyet budur, şudur diye çok yazdım. Bugün de diyorum ki, medeniyet; yani bizim var edeceğimiz Anadolu medeniyeti Meryem’ler horozların sesleriyle güne gözlerini açtıkları gün var olacak!

Horozların ötmediği bir Anadolu, günümüz Anadolu’su bize ihtiyaç duyuyor!

Çalışma, bu karanlık kaderi değiştirme zamanı geldi artık…

AB’ye giden yolların köylerimizden, ahırlarda ölümü bekleyen Meryem’lerin yüreklerinden geçtiğini anlama vaktimiz geldi ve çoktan geçti…

Abartıyor muyum? İstatistikler abartmadığımı söylüyor: TBMM araştırma komisyonunun raporuna göre; son beş yılda 1.091 kızımızı namus ve töre cinayetleri sebebiyle toprağa verdik!

Okan Yüksel
Takip edin!

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir