Eşcinsellik ve “Onur Yürüyüşü”nün Düşündürdükleri
Son yıllarda eşcinsellerin, eşcinsel kimlikleriyle çok daha görünür hale geldiklerine şahit oluyoruz. Bu sadece Türkiye’de geçerli bir durum da değil, dünyanın geri kalanında da artık eşcinseller kimliklerini saklama gereği duymadan yaşamaya başlıyor.
Öyle ki uluslararası ajansların günlük bültenleri içerisinde en az bir iki tane eşcinsellikle ilgili haber görüyorum. Bu haberlerin pek çoğu eşcinsellerin haklarını savunan sivil toplum örgütlerince düzenlenen ve oldukça fazla kişi tarafından desteklenen etkinlikler hakkında oluyor.
Bu tür etkinliklere saygı duyuyor ve eşcinsellerin de kendilerini ifade etmelerinden memnun oluyorum. Ancak eşcinsellerin kendilerini ifade ederken, çıplaklığı ve cinselliği bu kadar öne çıkartmalarını doğru bulmuyorum.
Örneğin geçtiğimiz haftalarda tüm dünyada eşcinseller “onur yürüyüşü” yaptılar. Ajanslar dünyanın dört bir yanından haberler geçtiler ve hemen her haberde neredeyse çırılçıplak, öpüşen adamlar ya da kadınlar vardı. Aşırı makyajdan yüzleri görünmeyen adamlar, devasa topuklu ayakkabılar giymişler, yürümeye çalışıyorlardı.
Gerçekten de bunlara gerek var mı? Böyle yaparak zaten toplum tarafından “ötekileştirilen” eşcinsel kimliğin daha da ötekileştirileceğini fark edemiyorlar mı?
- Merhaba, ben Okan! - 12/11/2020
- “Dijital Pazarlama ve Sosyal Medya” kitabım yayınlandı - 06/05/2020
- İletişim odaklı yayınevi: Medya Akademi Yayınları - 03/02/2020
Neden? Tanınmak istedikleri alan cinsellikleriyle doğrudan ilgili değil mi? Asıl eylem bunu açıkça yaşamak değil mi? Oradaki eylemin bize ifade ettiği cinsellik midir?
Bu arada sünnet konusu benim sonsuzca konuşabileceğim bir şey. Dini falan düşünme, sağlık için şart diyenlere de, çok gerekli olsa doğa bunu hallederdi diyorum. Ama din, sağlık, kabul v.b. bir sürü açmazı var bu işin. Bilmiyorum.
Elbette yaptıkları eylem cinsellikle ilgili ve tıpkı heteroseksüeller gibi eşcinseller de özgürce kamusal alanda sevdikleri insanlarla zaman geçirebilmeli. Benim doğru bulmadığım şey bunu talep ederken işin dozunu biraz fazla kaçırmaları. Ne bileyim, bir onur yürüyüşüne neredeyse çırılçıplak katılmanın, vücudunu bu kadar teşhir etmenin ne anlamı, ne amacı olabilir? Bunu anlayamıyorum.
Hele sünnet töreni konusunu hiç bilmiyorum
Sünnet konusunda konuyu dini, tıbbi ya da kültürel olarak değerlendirmedim. Sadece o yaşta bir çocuğun tüm arkadaşları birer birer sünnet olurken onun olmamasının, ne gibi psikolojik sorunlar doğrurabileceğini düşündüm. Bunun için bir çocuk sünnet ettirilir mi, henüz bir çocuğum olmadığı için bilemeyeceğim: muhtemelen siz daha doğru bir karar verirsiniz.
İnsanların kendilerini istedikleri şekilde ifade etmelerinin ne sakıncası olabilir? Ötekileştirilmenin başta geleni de cinselliğimiz değil mi? Eşcinselliğin cinsellik bazı yaşanmasa belki de kimsenin umrunda olmayacak eşcinsellik. Cinselliğin geri planda kaldığı bir eşcinsellik mücadelesi heteroseksizmin kalıpları içersinde kalacaktır. Hatta eşcinsellikten önce cinsellik için mücadele edip, cinselliği tabu olmaktan ve heteroseksizmin insanları baskı altında tutan en büyün silah olmaktan çıkarmalıyız. Bu arada sevgiler Okan’cığım.
İnsanların kendilerini ifade etmesinin hiçbir sakıncası yok elbette, ancak bunu yaparken bu kadar aşırıya kaçmanın biraz olsun işi marjinalleştirdiğini düşünüyorum. Cinsellik konusunda, evet ne yazık ki cinsellik hala büyük bir tabu ve bu tabu az ya da çok her birimizin beynine işlenmiş. Haklısınız, bunu aşmamız gerekiyor.
Blogunu takip ediyorum Halil, bu konuda çok şey öğrendim senin blogundan. Bu noktada teşekkürler.