İnternette yazmaya henüz başlamamışken, internette okumaya bloca vaktim oluyordu. Sık sık ziyaret ettiğim haber kanalları, kişisel web siteleri ve bloglar vardı. O zamanlar sık sık
Emre Kongar‘ın kişisel web sitesini,
http://www.kongar.org, ziyaret eder medya notlarına göz gezdirir ve aydınlanma yazılarını okurdum. O zamanlar
Emre Kongar bir Çin gezisi yapmıştı ve izlenimlerini yayınlamıştı. O günden aklıma çok güzel bir efsane kaldı ve bugün sizlerle öncelikle bu güzel Çin efsanesini paylaşmak istiyorum:
Müneccimleri İmparatora yedi gün yedi gece sağanak yağmur yağacağını, suların her tarafı kaplayacağını ve büyük bir tufan olacağını, bu yağmur suyundan içen herkesin aklını kaçıracağını söyler. İmparator bunun üzerine büyük su kazanları yaptırır ve içlerini suyla doldurur. Tufandan sonra, sarayda yaşayanlar sadece bu sudan içer. Halkı ise artık bütünüyle tufandan sonraki suyu içtiği için aklını kaçırmıştır. Bir süre sonra, saraydaki sular azalmaya başlar ve İmparator kendisinden başka kimsenin depolanan sudan içmesine izin vermez. İmparatorun çevresindekiler de çıldırır. Halkı ve bütün adamları çıldırmış olan İmparator, sonunda herkesin deli olduğu bir dünyada tek akıllı kalmaya dayanamaz, “Getirin şu sudan bir bardak da ben içeyim” der. Ve rivayet edilir ki o günden sonra bütün dünya çıldırmıştır ama herkes deli olduğu için kimse bunun farkında değildir.
Efsanededeki önermenin aksini ispatlamak pek mümkün değil. Sonuçta hiçbir çıldırmış, çıldırmış olduğunu kabul etmez. Bu noktada topluca çıldırmadığımıza nasıl emin olabiliriz?
Geçen gün Altan Erkekli, Beşiktaş Kültür Merkezi‘nin televizyonda yayınlanan bir oyununda “Eğer herkes aksayarak yürüseydi, aksamayanlara sakat diyecektik…” gibisinden çok güzel bir laf etti. Nedense topluma yaygın olanı normal saymak gibi bir zaafiyetimiz var, oysaki normalin bundan çok daha farklı olması gerektiğini Irak’a düşen her bombada, Afrika’da açlıktan yiğtip giden her canda bir kez daha görmemiz gerekiyor.
Dünyayı Google Eart‘te yaptığınız gibi elinize alıp bir oraya bir buraya çevirecek olsanız, o genel bakış açısıyla insanı nasıl çıldırmamış kabul edebilirsiniz? Çıldırmışız. Çıldırmamış olsaydık bu dünya bugün olduğundan çok daha yaşanılır olurdu…
Okan Yüksel; Uludağ Üniversitesi’nde Uluslararası İlişkiler, Anadolu Üniversitesi’nde Medya ve İletişim öğrenimi gördü.
Dijital pazarlama ve sosyal medya alanlarında birçok ödülün sahibi olan Okan Yüksel, ulusal ve uluslararası medya kuruluşlarının sosyal medya ekiplerinde yer aldı. Birçok ulusal ve uluslararası medya kuruluşunun sosyal medya hesaplarının kuruluşunu, yönetimini koordine etti. Al Jazeera, Anadolu Ajansı gibi medya kuruluşlarının yanı sıra T.C. Başbakanlık ve Millî Savunma Bakanlığı gibi kurumlarda sosyal medya danışmanı ve sorumlusu olarak görev aldı.
Okan Yüksel’in Türkiye’deki pek çok üniversitede ders kitabı olarak okutulan “Dijital Pazarlama ve Sosyal Medya Uzmanlığı“, “İnternet Gazeteciliği ve Blog Yazarlığı” ile “YouTube ve Video Blog Rehberi” adlı kitapları bulunmaktadır.
Okan Yüksel, halen “Türkiye’nin yeni medya okulu” Medya Akademi‘nin koordinatörlüğünü sürdürmektedir. Medya Akademi, 2015’ten bugüne dijital pazarlama ve sosyal medya alanında Türkiye’nin öncü şirketleri arasında yer almaktadır. Okan Yüksel, Medya Akademi’nin yanı sıra İstanbul Okan Üniversitesi‘nde Yeni Medya, Halkla İlişkiler ve Reklamcılık bölümlerinde ders vermektedir.
Latest posts by Okan Yüksel
(see all)